Shutter Island
Korku Film Arşivi
Korku Sinema
25 Mart 2010
10 Adet Yorum
10
Yönetmen: Martin Scorsese
Senaryo: Laeta Kalogridis
Yapım: 2010, ABD Süre: 96 Dakika
Oyuncular: Leonardo DiCaprio, Mark Ruffalo, Ben Kingsley, Michelle Williams, Emily Mortimer, Max Von Sydow
‘Shutter Island‘ ya da Türkçe adıyla ‘Zindan Adası‘ Dennis Lehane’nin aynı adlı romanından uyarlanmış bir film. Bu filmi yazmak isteme sebebim bir süre önce bizim sitede de trailerının yayınlanmasıdır. O zaman ilgimi çekmişti ve internetten erişir erişmez filmi izledim. Bu film için Leonardo ve Martin Scorsese’nin güzel sonuç veren bir başka çalışması daha diyebiliriz. Suç, drama, gizem ve gerilim öğeleri içeriyor.
Hikaye U.S Marshal (Federal Ajan) Teddy Daniels’ın ortağıyla birlikte Boston’daki Shutter Adası’na, kaçak ve tehlikeli bir akıl hastasını (Rachel Solando) soruşturmak üzere gelişiyle başlıyor. Ajan Daniels gemiden iner inmez adadaki tuhaflıklarla karşılaşmaya başlıyor. Doktorlar ve hemşirelerle kaçak hasta hakkında görüştükçe gizem ve entrika havası genç adamı iyice içine çekmeye başlıyor. Adada kopan bir fırtına dış dünyayla iletişimlerini koparıp bir de üstüne çıkan karışıklıkta çok tehlikeli hastalar serbest kalınca durum iyiden iyiye garipleşiyor. Olaylar geliştikçe Teddy Daniels da kendi akıl sağlığından şüphelenir duruma geliyor.
Hikayede Teddy’nin bu görevi kabul etme sebebinin altında kişisel nedenler yatıyor. İkinci Dünya Savaşı sırasında yaşadığı travmatik bazı anılar sebebiyle Teddy özellikle Almanlar’dan nefret etmektedir. Ve adaya gelmeden önce kulağına çalınan bazı söylentilere göre, burada doktorlar, tıpkı Naziler gibi, hastalara tedavi adı altında akıl almaz işkenceler uygulamaktadır. Teddy, bu sırrı açığa çıkarmak ve adada yapılanları dünyaya duyurmak konusunda yanıp tutuşmaktadır.
Film başlangıçta ağır bir akışa sahip ve hemen hemen bütün Scorsese filmleri gibi “azıcık” uzun. Fakat böylece film akışı içinde karakterler ve karakterlerin hareketleri altında yatan motivasyonları daha net anlayabiliyoruz. Başlangıçta kayıp hasta Rachel üzerine odaklanan öykü daha sonra tamamen Teddy’i hedef alıyor ve buradan sonra tek önemli karakter bu idealist ajan haline geliyor.
Filmin, daha doğrusu hikayenin tepe noktasına biraz ağırdan alınarak çıkılıyor. Bu yüzden hikayenin ortasına gelene kadar işler biraz sıkıcı. Teddy’nin ortağıyla adaya gelişi ve çıkan fırtınada akıl hastanesinde tıkılı kalmaları bana biraz Şahan Gökbakar’ın filmi ‘Gen‘’i anımsattı. Hatta belki biraz fazlaca anımsattı. Ama filmin ortasından sonra işler çok değişiyor ve hızlı bir şekilde sürpriz sona ulaşılıyor.
Son zamanlarda izlediğim en iyi filmlerden biri. Öncelikle sonu sürpriz bir şekilde bitiyor bir izleyici için bundan büyük nimet var mı?!
Shutter Island’a kesinlikle korku filmi diyemeyiz daha çok bir gerilim filmi. Oyuncular zaten çoktan performanslarını kanıtlamış yetenekler. Sürükleyici bir hikayeyi abartısız ve doğal oyunculuk yetenekleriyle sunuyorlar. Leonardo DiCaprio da Hollywood’da ne kadar iyi piştiğini bir kez daha gösteriyor. Gerilim filmi sevenlere tavsiye ederim.
Gülşah Baykal Yeğenoğlu